Ben de birçok insan gibi, hayatımın önemli bir bölümünü, toplumun empoze ettiği değerlerin peşinde koşturarak, kendimi kendime ve başkalarına ispat etmeye çalışarak, bir yarıştan diğerine savrularak, kendimle ve hayatla yoğun bir mücadele halinde yaşadım. Savruldukça uçuşan parçalarımın peşinden koştum. Bazen yakaladım, bazen yakalayamadım. Bazen yakalasam da bir şeye benzetemedim, parçayı koyacak yer bulamadım. Çoğu zaman en önemli parçalarım eksik, kendimden kopuk, ne istediğimi bilmeden, bilmediğimi kendime dahi itiraf edemeden geçirdim yıllarımı. Her düştüğümde kalktım, canım acısa da yürümeye devam ettim.
Bir gün yine düştüm! Ve kalkamadım. Bedenimin sağ tarafındaki tüm eklemlerde sebepsiz ortaya çıkan kaymalar, otururken bile acılar içinde kalmama sebep oluyordu, ne yürüyebiliyor, ne uyuyabiliyor, ne çalışabiliyordum. Arka arkaya gelen darbelerle, bir yıl içinde, evden çıkamaz, çalışamaz, evde kendi işimi bile göremez hale gelmiş, bir nevi felç olmuştum! Hayat tüm ağırlığıyla oturmuştu üzerime. Kalk! diye bağırdım, kalk artık üzerimden! Ve dedim ki ‘’Hayat bu olmamalı! Bu kadar mücadeleye gerek kalmadan su gibi akmalı! Bir yerde yanlış yapıyorum!’’.
Bu tam bir kırılma noktasıydı benim için. Karanlık bir kuyunun dibindeydim ve artık bir karar vermem gerekiyordu. Ya ilelebet orada kalacak, ya da aydınlığa çıkacaktım! Çıkmak istiyordum, ama nasıl? Neydi beni hasta eden? Nelerden vazgeçmeliydim? Gerçekte yapmak istediklerim nelerdi? Neden yapamıyordum? Tüm bunları düşünmek zorunda kaldığım ve evden çıkamadığım, kısacası hiçbir yere KAÇAMADIĞIM iki sene geçirdim. Bu süreçte, başkalarından bir şey beklemeden, kendi ışığımı bulmam ve onunla yürümem gerektiğini öğrendim!
Ben, bu dünyada kendisi olmaya çalışan bir hayat yolcusu olarak, yolumda yürürken güçlü bir rehberlik aldığımı hissediyorum ve hiçbir zaman yalnız olmadığımı çok iyi biliyorum. Arada bir bilmediğim yollarda kaybolduğum oluyor evet, ama şikayetçi değilim. O yollarda da öğrenmem gerekenler var çünkü. Biliyorum ki çıkmaya niyet ettiğimde ve de hazır olduğumda tekrar anayola çıkacağım.
Emin olun, siz de kendi ruhunuzla tanışmaya karar verdiğinizde, aslında hep yanınızda olan rehberleri görmeye, duymaya, hissetmeye başlayacaksınız.
Nasıl mı? Etrafımızda bize bizi anlatan, mesaj veren, yol gösteren o kadar çok şey var ki! Yeter ki onları fark etmeyi isteyelim. Yeter ki, istediğimiz hayatı yaşayabilmek için, sadece ve sadece kendimize ihtiyacımız olduğunu, kendimizi ve yaşadıklarımızı anladığımız ve anlamlandırdığımız oranda ilerlediğimizi görebilelim.
Kitapta yer alan tüm hikayeler ve anekdotlar, her ne kadar bazıları paranormal ya da hayal ürünü gibi görünse de, kendi hayatımdan kesitler olup, tamamıyla gerçektir.
Kim bilir, belki sizler de okuduklarınızdan alacağınız ilhamla kendi keşif yolculuğunuza çıkar, kendi ruhunuzla bütünleşmek, kendi uyanışınızı gerçekleştirmek, hayatı kendiniz için daha anlamlı ve yaşanır kılmak adına yeni bir adım atarsınız.
Aşağıda, kitabın ücretsiz PDF kopyasını bulabilirsiniz :
Tijen ÖZER (17 Nisan 2020, İstanbul)